Japon ekonomisi 80’lerin yükselen yıldızıydı, ABD’den daha büyük bir ekonomi olmak için çalışıyorlar ve bir ideale inanıyorlardı. Japon turistlerin alışveriş alışkanlıkları, zenginlikleri yabancıları şaşırtıyordu. Sonra müzik kesildi, Japonya’nın ekonomik çöküşü işte böyle başladı…
Bu yazıyı “Japan’s Bubble-Burst: The Party That Wasn’t Supposed to End” belgeseli üstünden krizi ve nesillerin neyi beklediğini anlatmak için yazıyorum.
Başlıklar
1991-1994 Arasına Bir Bakış
Japonya’da balonun 1991 yılında patladığı kabul edilse de 1989 yılında borsada önemli çöküşler görüyoruz. Mülklerin değerini kaybetmesine ise 2 yıl daha var. İnsanlar ev ve arazilerini kaybettiğinde bitmemesi gereken partinin bittiğini anlıyorlar. Refah dönemini en iyi ifade edecek imge de bu sanırım; bir parti.
Sonsuza kadar sürmesini beklediğiniz bir partide müzik aniden kesilirse ne yaparsınız? O güzel melodileri tekrar dinlemek için kaç yıl bekleyeceğinizi bilmeden ve partinin bittiğini inkar ederek kaç yıl ayakta kalırsınız?
Borsa çöküşü, gayrimenkullerin değerini kaybetmesinden sonra asıl sıkıntılı süreç 1993’te başladı. Saydığım felaketlerden sonra şirketler anında başarısız olmuyorlar. Büyük bankalardan kredi alamasalar bile yatırımcılardan ve bazı bankalardan sermaye temin edebildiler. Yine de güzel günler bitmişti, ekonomi küçülürken karlar azalır ve yavaş yavaş gerçeğin farkına varmaya başlarlar.
Gerisini Katsuhide Kageyama‘dan dinliyoruz:
90’larda yeni mezun biri olarak iş hayatına hızlıca atılmak önemliydi. Kurumsal tam zamanlı bir işin yoksa bir hiçsindir. Refah döneminde eğlence ve yatırımı aynı anda yapıyor, yatırıma koyduğu her Yen’in sonraki yıl ikiye katlanacağını düşünüyordu. Borsa çöktüğünde yeni yatırım araçları aradı. Bu durumu kompulsif bozuklukları olan bir kumarbaza benzetiyor. Daha kötüsü ise bunu tüm bir ulusun yapması.
Tüm hayatı boyunca kurumsal iş hayatında olması gerektiği öğretilmişken şimdi hiçbir iş başvurusu kabul edilmiyordu. Balon çoktan patlamıştı ve şimdi o bunu yeni hissediyordu. İş bulamadığı için bir dershanede öğretmen olarak çalışmaya başlıyor. Bu onun için çok küçük düşürücü bir durum. Kendi ifadeleri ile daha aşağılayıcı bulduğu şey ise daha önce şahit olunmamış bir pirinç kıtlığı. Kaliteli Japon pirincindense daha kalitesiz olan Tayland pirinci yemek zorunda kalmalarını ifade ediyor. “Ne kadar alçakgönüllü bir yıldı…”
Japon Hükümetinin Devreye Giriyor
Japon hükümeti son derece Ortodoks maliye politikalarını devreye sokuyor. Yeni devlet tahvilleri çıkarıyor ve kaynak olarak kullanmaya başlıyorlar. Gelir vergileri düşüyor ve kamu projelerine yatırıyorlar. Kaldı ki bu normal bir durgunluk değil büyük bir çöküştü ve işe yaramayacaktı. Rei, teşvik yoluyla talep yaratılıp, balonun temel nedeni olan Japonya’nın finans sektörünü temizlenmeliydi, diyor.
Hükümetin çabaları halkın para harcamasını biraz teşvik etse de banka ve menkul kıymet şirketleri düzgün çalışmadığı için akan para sadece yeni baloncuklar yaratıyordu.
Yazar soruyor, milyarlarca dolarlık teminat neden toplanmadı? Balon sonrası ekonomik toparlanmayı en çok geciktiren birçok faktörden biri, bankaların tuttuğu takipteki kredi miktarıydı. Takip edilenler, tahsil edilemeyen kredilerdi.
Finans Kuruluşları Çirkinleşiyor
Bankalar kredi verirken teminat isterler. Size 50 milyon Yen mi vermemi mi istiyorsunuz? Güzel daha değerli bir şeyini bana teminat göstermen yeterli. İflas edersen, ölürsen, bir şey olursa fabrikanı bana ver. Bu şekilde para kaybetmeyeceğiz. Öyleyse sana milyonluk kredi vermemde ne sorun olabilir ki? Anlaşma oldukça açık ve makul görünüyor değil mi? Balonun patladığı dönemde Japon bankalarında gayrimenkul fiyatlarının artacağı beklentisiyle aşırı kredilendirme çok yaygındı.
Sonuç olarak balon patladığında ve bankalar borçları tahsil etmek için geldiğinde değersiz gayrimenkuller ve hurdalardan başka bir şey bulamadı. Gayrimenkullerin değeri daha da düşmeye devam etti. Ancak bankalar tüm bu çöküşten sonra sorunu halı altına süpürmeye devam etti. Krediler şişirilmiş değerinde tutuldu. Çünkü kötü kredi olarak tanımlamak sadece bankanın iflasına değil çalışanların da iflasına neden olacaktı. Ekonomik çöküş büyüdükçe batık krediler de sıkıntılı bir şekilde büyüdü.
Japon bankalarının kağıt üstünde muazzam teminatları vardı. Gerçekte ise beş para etmezlerdi. Sonunda sermaye tabanı aşınır ve artık bankalar isteseler de kredi veremez hale gelirler. Kısır bir döngü ekonomiyi daha da kötüleşmesine yol açtı.
Her şey ne kadar daha kötü olabilir?
1995-1997
Önemli, büyük şirketler ve kooperatifler batınca hükümetler bu zor durumlarda her zaman ne yapar?
Doğru bildin, onları kurtarır.
Japon ulusu da böyle bir durum karşısında tepkisini sert bir şekilde ortaya koyar. Kurtarılan şirketlerinden biri olan Yusen’nin durumu oldukça ilginçtir. Yozlaşma her yerde kendini gösterir. Yusen’in hükümetle olan bağlantısı araştırılır. 8 başkandan 6’sı maliyenin eski bürokratıdır.
16 Ocak 1995 Kobe depremi Japonya’nın son yarım yüzyılda en yıkıcı depremi oldu. 6400 kişi vefat etti, 100 milyar dolarlık zarar ortaya çıktı. Sonrasında yurtdışında Japon mallarına olan ilgi artarken yabancı ürün ve hizmetlerine karşı içtalep çok zayıftı. Yabancıların Yen’e olan ilgisi ile beraber Yen değer kazanmaya başladı. 1 doların değeri 150 Yenden 79 Yen’e kadar düştü. O dönemde global esinti Yen’e olan ilgiyi daha da arttırdı.
Japon Merkez Bankası BOJ’un 1986’da faiz oranlarını %2,5’a düşürmesi Japon mali balonunun ana etkileyicilerinden biri olarak kabul edilir. 1995’te BOJ faiz oranını 0,5’e düşürüyor. Bu tarihteki en düşük oranıydı. (Ocak 2016’da -0,1’e kadar düşürdü ve bu oran değişmedi.)
Ekonomi yara almıştı ve bankalar artık kimseye borç vermek istemiyordu. O dönem bankalar her müşterisini bir risk olarak görüyor ve %0 büyüme pahasına risk girmekten kaçınıyordu. Sonra küçük ve orta ölçekli işletmelerin işletme sermayelerini ellerinden alarak onları ölüme mahkum ettiler.
“Bankalar güneş tepedeyken şemsileri dağıtır ve yağmur yağdığında geri alır.” sözü o dönem için Japon bankalarını en iyi şekilde ifade ediyor.
Küçük Soğuk Gerçekler
1997-1999
Mali politikaların hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkar. 97-98’de devam eden durgunluğa karşı yeni bir politika ortaya koyarlar. Detay: On Financial System Reform
Tüketim vergisini, sağlık giderlerini artırmak, özel gelir vergisi kesintilerini iptal etmek gibi önlemler alırlar. Yine de bütçe açığı %1 artar. Asya’da 97 krizi patlayınca tüm krediler takipteki kredilere dönüştü. Japon ekonomisi daha derin bir durgunluğa doğru sürükleniyordu. Japonların huzursuzluğu 98’de hükümet kabinesinin değişimine neden oldu. Kötü yönetilen Japon bankaları çöktü ve karamsarlık norm haline geldi. Artık kimse bir şeyin düzelebileceğine inanmıyordu. Batan büyük şirketlerin ardından hükümetteki yolsuzluklar da ortaya saçılıyor, sahtecilik yapan muhasebeciler ve yöneticiler ise beraat ediyordu.
Kayıp On Yıl
10 yıldan uzun süren durgunluktan sonra Japon ekonomisi istikrarlı ve ılımlı bir yola çıktı. Pek çok yozlaşmış kurumun çökmesi ve yapısal reformlar sayesinde daha özgürlükçe ve serbest bir model inşa edildi.
Japonya’nın toparlanmasında en önemli faktörlerden biri ABD ve Çin gibi diğer büyük ekonomilerin toparlanması olduğu düşünülüyor. Tüm bunlara rağmen Japonya o kayıp on yıldan çıkabildi mi?
Bu yazıyı aslında çok daha önemli bir noktaya değinmek için yazdım ve ondan henüz bahsetmedim bile. Bir şeyleri kırmadan düzeltmek mümkün değildir, çatlaklardan yeni sistematik sorunlar akar.
Japonya ekonomisini tehdit eden en önemli sorun demografiktir; azalan ve yaşlanan nüfus!
Cengizhan Selçuk
Diğer yazılarım için:
Traderlar İçin 4 İpucu – Merkeziyetsiz Haber
Kripto Para Fiyat Hareketleri & Teknik Analiz Ekolleri – Merkeziyetsiz Haber